SINAVLA TÖRPÜLENEN HAYATLAR
Günlük koşuşturmacanın arasında öğrenciler olarak en çok sınavlarla yüzleşiyoruz. Çoğu zaman, hayatımızın bir yarıştan ibaret olduğunu hissediyoruz. Bu yarış, bir sonraki sınav tarihini öğrenmemizle hızlanıyor. Ancak sınavlar sadece bilgi ölçmenin bir yolu olmaktan çıkıp, üzerimize yüklenen ağır bir sorumluluk haline geliyor.
Bir günde iki sınav… Sabahın erken saatlerinden gece yarılarına kadar ders çalışmak zorunda bırakılıyoruz. İki farklı derse aynı anda odaklanmaya çalışmaksa ayrı bir sınav gibi. Zihin bu kadar farklı bilgiyi aynı anda nasıl sindirebilir?
Öğretmenlerimizin niyeti elbette iyi; bilgimizi ölçmek ve ilerlememizi görmek istiyorlar. Ama bazen sormak istiyoruz: Bu kadar sık yapılan sınavlar ne kadar adil? Gerçekten bilgi birikimimizi mi ölçüyor, yoksa yalnızca dayanıklılığımızı mı?
Sınavların arası bu kadar dar olduğunda, bir derse çalışırken diğerini ihmal ediyoruz. Zaman yetmiyor. Zihnimiz, üzerine yığılan bilgilerin ağırlığı altında eziliyor. Bir de işin içine stres ve uykusuzluk girince, öğrendiklerimizi bile unutuyoruz. Sınavların asıl amacı bu olamaz, değil mi?
Belki de sınavların sık aralıklarla yapılması yerine, bilgi birikimimizi daha iyi yansıtabileceğimiz farklı yöntemler bulunabilir. Projeler, grup çalışmaları, hatta daha fazla sözlü tartışma… Eğitim yalnızca testlerden ibaret olmamalı.
Sonuçta, biz sadece öğrenciler değiliz. Hayatlarımız var, hayallerimiz var, yapmak istediğimiz şeyler gitmek istediğimiz yerler var. Derslerin dışında da öğrenmek istediğimiz birçok şey var. Belki de eğitim sisteminin biraz durup bunu fark etmesi gerekiyor: Herkes bir sınavdan çok daha fazlasıdır.
Comments
Post a Comment