Posts

Showing posts from May, 2025

Sadece İnsanlar Bizi Beğensin Diye Mi Değişmek İsteriz?: Güzellerin Doğuştan Sahip Olduğu Torpil

                 İnsanlar, başkaları hakkında fikir yürütmeye her zaman çok hevesli. Henüz tek kelime etmeden bir kişinin nasıl biri olduğunu bildiklerini sanıyorlar. Saçına, kıyafetine, yürüyüşüne ya da sessizliğine bakarak seni tanıdıklarını zannediyorlar. Oysa çoğu zaman yanılıyorlar. Çünkü bir insanı gerçekten tanımak, onunla vakit geçirmek, ona zaman tanımak ister. Ama kimse bu zahmete girmiyor. Yargılamak daha kolaylarına geliyor.                Benim için de böyle oldu hep. Dışarıdan soğuk göründüğümü söylüyorlar. Ciddiymişim, mesafeliymişim… Oysa bunların hiçbiri ben değilim. Sadece herkesin yanında konuşamam. Kolayca açılabilen biri değilim. Yeni ortamlarda susmayı tercih ederim, çünkü ne zaman içimden geldiği gibi davransam yanlış anlaşıldım. Ve zamanla anladım ki insanlar çoğu zaman gördükleriyle yetinmek istiyor, anlamaya çalışmakla uğraşmak istemiyor. Kimse seni merak etmiyor asl...

Dışarıdan Görünmeyenler: Benim Açımdan Ben

               Kendimi bildim bileli bir şeyler çizerim. Daha okuma yazma bilmeden, kâğıt kalem geçti mi elime, hemen bir şeyler karalamaya başlardım. Ne çizdiğimi ben de bilmezdim bazen ama çizmeden de duramazdım. İlkokul birinci sınıfta Bilsemde resim dersi almaya başladım, ama aslında benim resim maceram çok daha önce başlamıştı.                Çocukken genelde sessizdim. Kalabalıkların içinde kaybolan, kendi köşesinde oturan tiplerden. Çok duygusaldım, hemen her şeye üzülürdüm. Bazen bir laf, bazen küçücük bir olay bütün günümü etkilerdi. İlkokuldan ortaokul sonuna kadar hep böyle geçti. 1. sınıftan 8. sınıfa kadar aynı çizgide ilerledim diyebilirim: içine kapanık, duygusal bir çocuk.               Ailemle genel olarak aram iyidir, bir küçük kız kardeşim var. Babamla kendimi bildim bileli çok yakınımdır; her şeyimi gidip ona anlatabilirim, her konuda kon...

AYKIRILAR

               Nietzsche, filozof kimliğinin yanında zaman zaman duygularıyla da ön plana çıkan bir insandı. Hayatına giren Lou Andreas-Salomé, onun sadece kalbini değil, düşüncelerini de sarsmıştı. Lou, döneminin “kadın gibi davranması beklenen” kadınlarından farklıydı. Kendine güveni, bağımsızlığı ve zekâsı onu başkalarından ayırıyordu. Nietzsche'nin ona hayran kalması boşuna değildi. Çünkü Lou, kadın olduğu kadar erkeksiydi de. Ve bu, onu ilgi çekici yapan şeydi.                Aslında bugüne geldiğimizde bu hikâyenin hala geçerli olduğunu görüyoruz. Alışılmış davranışların dışına çıkan insanlar hep daha dikkat çekici oluyor. Erkeklerin daha nazik, duygularını açıkça dile getiren, kıyafetlerinde veya duruşlarında hafifçe "feminen" bir yan taşıması bazı insanlara tuhaf gelebilir. Ama dürüst olalım: Bu aykırılık bir cesaret işidir. Aynı şekilde, bir kadının özgüvenli, sesini yükseltmekten çekinme...

Çalıkuşu Kitabı Üzerine Eleştiri

                 Çalıkuşu bence çok güzel ve akıcı bir kitap. Hiç sıkılmadan okudum, hatta bazı yerlerde elimden bırakmak bile istemedim. Olaylar hızlı gelişiyor ve Feride’nin başına gelenler beni hep merakta bıraktı. Özellikle Feride’nin farklı şehirlere gidip yeni yerler görmesi, yeni insanlarla tanışması çok hoşuma gitti.                Birçok arkadaşım okurken kitabı beğenmediklerini söyledi çünkü içerisinde geçen ilişkiler ve Feride'nin aşk hayatını beğenmemişler ama bence asıl konusu özgürlük ve bağımsızlık. Feride çok güçlü bir kız, kimseye muhtaç kalmak istemiyor. Kendi ayaklarının üstünde durmaya çalışıyor ve bu bana çok ilham verdi. Evet, Kamran’la yaşadığı aşk önemli ama bence Feride’nin özgürlüğe düşkünlüğü daha ön planda.                Feride’nin en dikkat çekici yanı inatçılığı ve cesareti. Ne olursa olsun pes etmiyor ve yoluna deva...

Savrulan Sevinçlerin Peşinde Koşarak Çürüyen Hayatlar

                 Mutluluk… Herkesin aradığı, peşinden koştuğu ama bazen ne olduğunu bile tam tanımlayamadığı bir duygu. Bir his mi, bir durum mu, yoksa sadece anlık bir şey mı? Belki de ondan bu kadar etkileniyoruz çünkü kesin bir tanımı yok. Ama üzerinde sıkça durulan bir fikir var “Mutluluk bir seçimdir.” Peki gerçekten öyle mi? Bir sabah uyanıp, “Bugün mutlu olacağım,” diyerek gün boyu gülümseyebilir miyiz? Yoksa mutluluk, çevremizdekilerin, koşulların, şansın bize bir lütfu mudur? Birçok kişisel gelişim kitabı, popüler psikoloji makalesi ya da sosyal medya gönderisi bunu iddia eder: “Mutlu olmak sizin elinizde.” Bu düşünce insana güç verici gelir, sanki hayatımızın iplerini elimize alıyormuşuz gibi. Zorluklar, kayıplar, hayal kırıklıkları olsa bile yine de mutlu olabileceğimiz fikri insanı rahatlatır. Ama aynı zamanda bir ağırlık da yükler… Eğer mutsuzsan, bunun suçlusu da sensin. İşte burada mesele karmaşıklaşır. Gerçekten her şe...